Ortaya Karışık

Her telden, her demden hikayeler, yazılar

23 Temmuz 2010 Cuma

Satır arası aşk

Kollarının omuzlarına bağlandığı noktadaki simetrik ağrımsı sızımsı acı ile önce sağına sonra soluna döndü, bir türlü uykusuna devam edemedi. Hiç olmazsa rutin sabah kalkış saatine az vakit kalmış olmayı diledi. Nerede… Saat daha yenice gece yarısını geçmiş 00:22’yi gösteriyordu. Yatalı henüz bir buçuk saat bile olmamıştı. Kollarındaki bu acımsı sızımsı ağrılar nedeniyle neredeyse dört aydır deliksiz bir uykunun hasreti çeker olmuştu. Yaşam gibi gezici ağrılardı, bunlar. Günlük değişken ağrılar. Kah el bileklerindeki ağrılar, kah dirseklerindeki ağrılar uykusundan uyandırıyordu. Bugün ise omuz bağlantıları ağrıyordu. Ağrılar omuzları ile el bilekleri arasında gezintiye çıkmıştı. Bazen eklemleri, bazen kas grubu…Yaşlanmaya bağlamak istiyordu, ağrılarını daha kötüsünü düşünmek mi? Allah korusun. Daha yapacak o kadar çok şeyi vardı ki.

İlk ağrı ile uyandığı gün ağrıları pek de önemsememişti. Geçici bir tutulma vakası diye geçiştirmişti. Hani lise birde teneffüs arasında önünden ilik gibi bir hatun geçer de söyle bir bakar 20 saniye sonra yenisine bakarsın beğenirsin ya. Onun gibi bir şey işte. Sadece baya güzel kızmış dersin de aklında yer etmez ya. Vücut ısınıp ağrılar geçince ağrıyı hissetmezsin ya. Aynı onun gibi bir şey. Nasıl olsa öbür teneffüs bir başka ilik gibi bir hatun görüp, ilk gördüğünü hatırlamazsın ya. İşte öyle bir şey. 

İkinci gece sabah karşı, uyanmaya iki kala ağrıların tıpkı yatılı okuldaki görevlinin elindeki demir sopayı demir ranzanın ızgara kısmına sürtüp o iğrenç sesi çıkarması gibi kalk! Kalkın! Demesi gibi uyanma ve ardından ilk teneffüste gördüğün lise birliği hatırlama gibi… Artık dayanamıyorum. Bu ağrılar da kalıcı, o lise birli de. İyi de kızın bu aştan hiç haberi yok ki.

Ah Teslime, keşke bu aşkı sana anlatabilsem, gelip sana teslim olabilsem. Beni bir bakışınla nasıl teslim alabildin? Geçen gün bakışlarını yakaladım, bana doğru gelirken. Sorguladım onları, lakin bir şey öğrenemedim. Ah Teslime ah, keşke sana teslim olabilsem.

Şikâyetin ne? dedi doktor. Kollarımı istediğim gibi kullanamıyorum, yüreğimdeki sevgililerimi istediğim gibi kucaklayamıyorum, sarıp sarmalayamıyorum diye cevapladım, sorusunu. Tek başıma giyinemiyorum dedim ve üstüne üstelik aşığım dedim. Derdin bu kadar doktor hanım. 
Kollar tamam da dedi. Aşk konusunda sana yardımcı olamam dedi doktor. Kaldır bakalım kollarını…

Kaldırabildiğim en üst noktaya kadar kaldırdım. Benden ah sesini duyasıya kadar da kendi kaldırdı kolumu. Masasına döndü. Bir ilaçla bir merhem verdi. Bir de MR çekelim dedi. Ama bunların hiç biri aşk acısına iyi gelmez diye ekledi gülümseyerek…

Eli kulağında kol ağrıları ve aşk acısı içinde bugün yarın derken otuz günün ardından bugün MR çekilecek. Bakalım ne çıkacak? Ya aşkımın MR’ı o ne olacak?

Bu ağrılar ne zaman bitecek? Birden saatin ne kadar da yavaş çalıştığını fark etti. O kadar düşün et, sonradan okumak için kesip sakladığın gazeteleri kupürlerini oku, lise birinci sınıfa geri dönüş yap, gerçek zamanda aşık olamadığın kıza yeniden aşık ol, nafile… Saat hala 00:45. Bu ağrılar bitmez. Ya aşk?

Ağabey, iyi hoş da her teneffüs arasında bakışmalarla nereye kadar? Bizimkisi nasıl aşk? Sevgimi kelimelere dökememe, elinden tutamama, vücudunun kıvrımlarında dolaşamama. Ne anlamı var? Tabi, tai biliyorum, hiç unutmadım evdeki ne olacak diye düşünüyorsun. Bende kendime soruyorum ne olacak diye. Bir şey olacağı yok. Çantada keklik misali duracak. Hayallerine de karışacak değil ya kardeşim. İşte bende onun için her ikimizin de haberi olmasın diye aşkı kendi kendime rüyalarımda, uykusuz ve ağrılı gecelerde, satır aralarında gizliden gizliye yaşıyorum. Satır arası aşk benimkisi. Ağabey benimkisi ağrı arası soğansız aşk olsun lütfen diyiveriyorum. Köfteci de bana “lan bu deli de gecenin yarısında nereden çıktı “bakışı atıyor. Sana ne diyiveriyorum. Rüya benim rüyam. Aşk benim aşkım. İster soğanlı, ister salamlı isterim. Kim ne karışır. Satır arası ya da yarım ekmek arası, lakin bu aşk benim, ellettirmem.

Ağrılarım bunun için bitmesin istiyorum. Hiç olmazsa herkes uykuda iken saat kurmadan, kimseyi uyandırmadan ağrılarla uyanmak, karanlıkta teslim olmayı beklemek. Karanlıkta, satır arası aşk bizimkisi ağabey. Biraz ağrılı, biraz zor…


Yazan: Osman Han ARSLAN

1 yorum:

Adbox