Bana göre dünyada yaşayan en iyi insanlardan biriydin sen, baba. Yeri geldiğinde başımı okşayan, hatalarımda yol gösteren arada sırada tokadını benden esirgemeyen sevgili babam. Cebime harçlık koyan, bakladan çikolata, şekerleme ve gofret alan hep sendin, baba. Okumaya, yazmaya beni teşvik eden, araba kullanmayı öğreten yine sendin, baba. Sevinçlerime, üzüntülerime ortak olan, evden uzakta ameliyat olduğumda uyandığımda başucumda ilk gördüğüm yine sendin, baba. Benim biricik siyah saçlı, siyah bıyıklı ve siyah sakallı babam. Ne de çok yakışıyordu o sakal sana, baba. Film jönleri gibiydin, artist babam.
İlk kitabımı d sen almıştın, bana. İlk denize de sen götürdün. İlk Cem Karaca konserinde yine yan yanaydık, seninle. İlk uçak seyahatinde yan yana koltuklarda başımı omzuna dayayarak bulutları seyrettiren yine sendin, siyah bıyıklı babam. Fakülteyi kazandığımda da ortak hayalleri beraber kurmuştuk seninle. Hani bana söz vermiştin. Fakülte bittikten sonra dükkan açacak, sen müdürlüğü yapacak, para kesecektin siyah sakallı babam. Biliyor musun baba, o masa dükkanın ilk açıldığı günden bu yana hep boş olarak kaldı. Arka duvarında siyah saçlı, siyah sakallı ve bıyıklı fotoğrafın asılı tam 21 yıldır hep boş kaldı, o masa. Hani bana söz vermiştin. Masa da boş kaldı, ruhumda hep boş kaldı.
Yıllar ne kadar da hızla geçiyor. Beni evlendirecek, düğünümde halay çekecektin. Saçlarının, bıyıklarının ve sakallarının beyazladığını göremedim, baba. Biliyor musun benimkilerin arasında tek tük beyazlar çıkmaya başladı, baba. Hani söz vermiştin, torununu kucağına alacaktın. Onunla parka gidecek bana öğrettiğin gibi ona da ilk bisiklete binmeyi öğretecektin. Hani bisikletin üstünde torununun büyüdüğünü görecektin, baba. Evlendiğimi göremedin, dükkanı açtığımı göremedin, torunun olduğunu biliyor musun, baba. Aradan tam 21 yıl geçti baba. Annem, kardeşim seni çoktan unutmuşlar, baba. Kendi yaşamlarını yaşıyorlar. Nereden mi biliyorum, baba. Bir yıldan sonra dükkanı 2 günlüğüne kapattım, memlekete gittim. Mezarına gittim, sana geldim baba. Bakımsızlıktan mezarın etrafını çevreleyen demirler paslanmış tel tel dökülmeye yüz tutmuşlar, baba. Mezarındaki gül kurumuş, baba. Sulayan kimseler olmamış, baba. Gülleri ne kadar çok sevdiğini biliyorum, baba. Eski evdeki gülleri de kurutmuşlar baba. Ellerinle diktiğin, can suyu verdiğin tüm ağaçları kesmişler, baba. Mermerden bir mezar yaptırmak istediğimde annem bana gösterişe gerek yok, dinen uygun değil demişti. Anam dedim, büyüğüm dedim, sesimi çıkaramadım, baba. Ama gülü kurutmuşlar baba, demirleri boyamamışlar baba. Seni unutmuşlar, baba. Unutmuşlar seni, baba.
Mezarına yeni bir gül diktim, can suyunu bu sefer ben verdim, baba. Pasları temizleyemedim ellerimle, baba. Ama sana söz veriyorum, baba. Bir ay sonra tekrar seni ziyarete geleceğim. Pas sökücü ve boya ile bir gül daha getireceğin, baba. Onun can suyunu da hiç görmediğin torunun verecek. İkimiz sana başka bir hediye daha getirdik, baba. Kendi gözyaşlarımı ve torununun gözyaşlarını akıttık mezarına, baba. Uzakta olduğum için hep seni unutmaktan korktum. Ama unutmadım seni siyah saçlı, siyah bıyıklı ve sakallı babam.
Seni hiç unutmayacağız baba.
Yazan: Osman Han ARSLAN
Yazan: Osman Han ARSLAN
Her insanın belli korkuları vardır. Bence bu yazıda anlatılmak istenen sevdiklerimizin kıymetini yaşarken, elimizde imkanlar varken değerlendirebilmektir. Her şey seni seviyorum demekle başlamaz mı?
YanıtlaSilTebrik ederim...
Tebrikler
YanıtlaSilGenellikle internette yazanların hikayelerini okumayı tercih ediyorum. Çünkü çok fazla estetik kaygısı olmadan, sade, içten yazıyorlar, ufak tefek hatalarla.
Son dönemde okuduğum ve etkilendiğim bir yazı. Osman Bey kaleminize sağlık diyorum.