PAMUK:
Ne zaman kullanılmaya başlanıldığı bilinmese de gidilebilen en eski tarihlerde
bile pamuk karşımıza çıkmaktadır. Kelimenin orijini Arapça’ da kullanılan
“kutun”dur. Diğer Avrupa dillerine “cotton” olarak geçmiştir. 7000 yıllık bir
pamuklu giysi Meksika’ da tarih öncesi döneme ait bir mağarada bulunmuştur. MÖ
3000 yıllarında Mısırlılar pamuğu işleyen ve giysi üretmeye yarayan bir sisteme
sahiptiler. 1793 yılında Amerikalı Eli Whitney, pamuk toplama makinesinin
patentini almıştır.
TONAVİDA: MÖ 3. yüzyılda
Arşimet tornavidayı icat etti. Arşimet tornavidanın mucidi olarak bilinmesine
rağmen onun yapmış olduğu tornavida bugünkünden oldukça farklıydı; daha
sonraları icadını daha da geliştirip tarihin ilk hidrolik tornavidasını
üretmiştir.
BULMACA: 1913 Yılında İngiliz
göçmen Arthur Wynne, New York World gazetesinde çalışırken editörü, kendisinden
Pazar eğlence sayfası için yeni bir oyun bulmasını istedi. Wynne, çocukluğundan
hatırladığı sihirli kareler adlı bulmacaya benzeyen kelime oyununu geliştirerek
bugünkü bulmacanın temelini atmış oldu. Bulmaca, yaratıcısının ülkesinde ancak 1924’ te London Times’ ta
yayımlandı.
GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ: 1752’ de James Ayscough,
güneş gözlüğünü icat etti. İlk güneş gözlüklerinin camları da bugünküler gibi
renkliydi. Yeşil ve mavi cam kullanımı tavsiye edilmekteydi. Daha sonra Edwin H
Land, ilk selofenli polarize edilmiş camlı güneş gözlüklerini üreterek güneş
gözlüklerinde yeni bir dönem açmış oldu.
ÇAY MAKİNESİ: 1923’ TE Arthur Large,
tehlike yaratmadan suyla temas edebilen bir makine geliştirdi. Böylece ilk
elektrikli çay makinesi doğdu ve bir çığır açtı. Çaydanlığın tabanında bulunan
elektrikli ısıtıcı, suyu ısıtıyordu. Bu, ısıtıcı bir boru içinden geçen bir
telden oluşuyordu ve su çabucak ısınıveriyordu.
SELOFEN: 1908’ de İsveçli tekstil
mühendisi Jacques E Branderberger, bir gün lokantada yemek yerken başka bir
müşterinin yemek yediği masanın üzerine şarabını dökmesi sonucunda, aklına
temiz, kullanışlı ve su geçirmeyen bir maddenin yapılabileceği fikri geldi.
Sonunda selüloz ile kaplanmış viskos kumaş yani selofen bulunmuş oldu.
TEKERLEK: MÖ 3500 yıllarında
icat edildiği sanılmaktadır. Tekerleğin ilk olarak ne zaman ve nerede ortaya
çıktığını kimse bilmemektedir. Fakat MÖ 3500 yıllarında Mezopotamya’ da veya
Doğu Avrupa’ da çömlekçiler tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Ulaşımda
kullanılan en eski tekerle, MÖ 3200 yıllarına ait bir Mezopotamya resminde
görülmektedir. İlginç olan ise tekerlikli ulaşımın 15. yüzyılın sonlarına kadar
Güney Amerika’ da bilinmemiş olmasıdır.
KONTAKT LENS: 1888’ de kontakt lens
geliştirildi. Eugen Fick ve Eduard Kalt, hemen hemen aynı zamanlarda kontakt
lens yardımıyla görme bozukluklarını çözdüklerini beyan etmişlerdi. Kontakt
lenslerle birlikte gözlükler, güzellik vaat eden rakiplerine, yavaş yavaş
yerlerini bırakmaya başladı.
KİLİT: 1787’ de Joseph Bramah
tarafından tasarlanan kilit, ancak 75 yıl sonra Londra’ da bir sergi sırasında
bir ziyaretçinin 51 saat süren uğraşı ile açılabilmiştir. Tarihte ilk kilitleri
eski Mısırlılar’ ın kullandığı bilinmektedir. Kilitler tahtadan yapılıyor ve
açılıyordu. Anahtarın üzerinde değişik uzunluklarda silindir pimler vardı.
Mısırlılar’ dan esinlenen Linus Yale, Yale kilit olarak bilinen ilk modern
pimli kilidi üretti.
VİDA: MÖ 5. yüzyılda Archytas
of Terentum, vidayı icat etti. İlk vidalar tahtadan yapılmakta ve zeytinyağı
ile preslenmekteydi. Metal vidalar ise ilk olarak 15. yüzyılda Ege’nin iki
yakasında karşımıza çıkmaktadır.
MAKAS: Bugün kullandığımız
makasın patenti, 1893’
te Louis Austin tarafından Washington’ da alındı. Tam olarak ne zaman ve kim
tarafından icat edildiği bilinmese de İskender’ in Mısır’ ı fethiyle gelişen
güzel sanatlarda üstünlük sembolü olarak kullanıldığı biliniyor.
SAKLAMA KABI: 1795’ te Fracois Appert,
oluşturduğu kapak sistemi sayesinde kapların içine hava sızmasını önleyen ve
böylece gıdanın bozulmasını geciktiren bir sistem geliştirdi. Appert’ in
bulduğu ilk saklama kapları aslında zamanı için bir devrim niteliğindeydi.
Çünkü gıdaların bozulmadan saklanabilmesi gerçekten zordu.
AYAKKABI MAKİNESİ: Jan Ernst
Matzeliger, ayakkabı yapma makinesini icat etti. 1850’ li yıllarda tüm
ayakkabılar elde yapılıyor ve bu da zaman alıyordu. El yapımı olduğu için
fiyatları da yüksekti. Matzeliger, ayakkabı sanayiine adeta yeni bir soluk
getirdi. İcat ettiği makineyle bir ayakkabı, yaklaşık 3 dakika içinde makineden
çıkabiliyordu. Böylece ayakkabı maliyeti de düşürülmüş oluyordu.
ELEKTROKARDİOGRAFİ CİHAZI: 1903’ te Willem Einthoven,
kalbin işleyişini kaydeden elektrokardiografi cihazını ( EKG ) icat etti.
Einthoven’ ın 1924’
te Nobel ödülü aldığı bu icadı, kalp atışlarının grafiksel çıktısını
vermekteydi. EKG, kalbin ürettiği elektrik sinyalleri ölçüp kaydederek kalp
hastalığının belirtisi olabilecek düzensizlikleri ortaya çıkarır.
DEMİR CİĞER: 1929’ da Philip Drinker,
hastaların solunumuna yardım etmek için “demir ciğer” adını verdiği bir alet
tasarladı. Bu aygıt, vücudun boynun altında kalan kısmını içine alan hava
geçirmez bir kutudan oluşuyordu. Kutunun içindeki basınç değiştirilerek
ciğerlere hava girip çıkması sağlanıyordu.
ELEKTRON MİKROSKOBU: 1933’ te iki Alman bilim
adamı Max Kroll ve Ernst Ruska’ nın ortak çalışması sonucunda elektron
mikroskobu doğdu. Elektronların bir numunenin üzerine bombardıman edilmesiyle
numunenin elektron yayması prensibi, o numunenin üç boyutlu görüntüsüne
ulaşmamıza neden olmuştur. Sonraları bu keşif, atomların incelenmesi ve diğer
büyük keşiflerde çok yararlı olmuş, insanlığa yeni kapılar açmıştır.
TETANOS AŞISI: 1926’ da Fransız Ramon et
Zoeller, tetanos aşısını geliştirdi. 1900’lerin ilk çeyreğine kadar tetanos
virüsü ölümcül olabiliyordu. Her hangi bir paslı objenin açtığı küçük bir
yaradan içeri giren virüs, binlerce insanın ölümüne yol açabiliyordu. Zoeller’
den sonra tetanos virüsü de insanoğlunun zekası karşısında tarihteki yerini
almıştır.
RADYASYON ÖLÇÜM ALETİ: 1913’ te Alman Hans Geiger,
radyasyon ölçüm aleti Geiger’ i icat etti. Geiger, ortamdaki radyasyon
miktarını ışıma yapan parçacıklar aracılığıyla hesaplamayı başarınca, insanoğlu
hiçbir şekilde sonuçları baş gösterene kadar fark edilemeyen bu gizli düşmanın
varlığından en azından haberdar olabilmeyi başarabilmiştir.
DNA: Tıp tarihi boyunca
yapılmış en büyük keşiflerden biri olarak kabul edilen DNA, 1953 yılında James
Watson ve Francis Crick tarafından bulundu. İki bilim adamı, çifte heliks
sarmalı etrafında sıralanmış yaşamın temel yapı taşlarının varlığını bularak
genetik biliminin doğmasını sağlamışlardır.
Kaynak Gösterilmek sureti ile kullanılabilir. Emeğe saygı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder