Facebook sosyal paylaşım sitesinin ilk kullanıcılarından biri olduğumu düşünüyorum. Kullanmaya başladığım dönemlerde Türkçe yaması bile yoktu. Neyse ki, kendimize yetecek kadar biraz İngilizce bilgimiz sayesinde teknolojiden mahrum kalmayalım dedik ve daldık içine. Arkadaşlarımdan kimsecikler yoktu. Günlerce arama yaptırdım. En sonunda sanırım onuncu gündü bir erkek arkadaşımı ekleme şansını yakaladım. Halbuki geçen yıllar içerisinde zaten kendisi ile iletişimimiz hiç kopmamıştı. Benzer sebepler ile o da girmişti, okyanusa… Kızları zaten bulmak çok zordu, birçoğunun soyadı değişmişti. Geçen 20 yılın ardından resimlerden tanı şansımız hiç yoktu. Sonradan sonraya basının da teşvikleri, Türkçe yamanın yapılması derken insanlar tek tek dökülmeye başladılar. Şimdiler de 150 kişi falan olduk. Çeşitli organizasyonlar yaptık. Çeşitli illerde, Kastamonu’da, Ankara’da ve İstanbul’da görüşme toplantıları yaptık. Etkinliklerde birbirimizi yeniden gördük, kucaklaştık, güldük, eğlendik, eski günleri yâd ettik. Halen de görüşmeye ve ailemizi genişletmeye devam ediyoruz. Kız arkadaşlarımız da bulduk.
Yaşasın teknoloji…
Teknoloji birçok şeyi değiştirirken, arkadaşlığı da hem iyi yönde hem de kötü yönde değiştirdi. Teknoloji derken konumuz marifetleri büyüyüp gövdeleri küçülen laptoplar, ya da süper android telefonlar değil tabi ki. Facebook içinde kalıp yüzmeye devam edelim. Şimdi yazacağım atasözünün hatırlayacaksınız, gerçi ben onu biraz bozdum ama umarım bana kimse kızmaz. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Atasözünü “Beni Facebook’na ekle, sna kim olduğunu söyleyeyim” şekline dönüştürdüm.
Büyüksün teknoloji…
Facebook, artık benim için bir araştırma kaynağına halini aldı. Arkadaşlarıma, arkadaşlarımın arkadaşlarına bakıyorum. Hayretler içerisinde kalıyorum. Lisede ve fakültede girişken, dışa dönük biri olamama rağmen Facebook hesabımda 150-160 civarında arkadaşım ve akrabam var. Bunların en az yarısı ile bayramdan bayrama görüşüyoruz. İşim gereği mecburen sosyal olmam gerekiyor. Dışa konkav. Bazılarına baktığımda 250, 350, 550 abartmayalım 4888 arkadaşı olan birini gördüm. Kendisini tanırım. Anlamakta zorlanıyorum. Benim 4888 arkadaşım olsa siyasete girer, bir beldenin belediye başkanı falan olurum. Hemen bir kitap çıkarırım en azından 5000 satar. İkinci kitap kaç satar kim bilir.
Facebook mu? Çay içip, sohbet etmek mi?
Geçenlerde biri geldi yanıma, iş yerinde bir bayanı sormaya. Birilerine tavsiye edeceklermiş. Çok fazla tanımadığımı söyledikten sonra, gel bir facebook’na bakalım dedim. Aradık, bulduk. Kızcağızın 427 arkadaşı var. Oturduk saydık 68 tanesi kız diğerleri erkek. Ben bir yorum yapmadım. Arkadaşım çayını içti ve hiçbir şey söylemeden gitti. Kız hala bekar…
Bir cumartesi otomotiv servisi işleten bir abimin yanına gittim. Servis müdürü ilanı vermiş, gelenlerden üç tanesi arasından birini seçecek. Karar vermesi lazım. Ban sordu sen eski reklamcı ve insan kaynakları uzmanısın, nasıl yapalım diye. Oturdum makinenin başına, açtık Facebook’u, bulduk tek tek adayları. Ama olmaz ki, her üçünde de ortalama yirmi beş kişi. Berkay abim, ajansı arayarak ilanı tekrar uzattı.
Bunun ortası yok mu?
Artık iş zıvanadan çıktı. Pazarlama müdürü olarak çalışan bir arkadaşım bir şey keşfetmiş. Aklınla bin yaşa denecek türden. Facebook’da bir bayan olarak profil oluşturmuş. Önceleri dalgasına takılmış. Eğlence olsun, insanlarla dalga geçmek için. Sonraları bir bakmış arkadaş sayısı 3500 lere varmış. Miting alanı gibi. Ayrıntıları veremeyeceğim ama başlamış hemen ürün pazarlamaya. Şimdilerde kendi şirketini kurma aşamasında…
Sosyalleşelim derken, asosyal olmayalım.
Hangi maksatla kullanılırsa kullanılsın. Her ürünün amacına göre kullanmak gerekir. Unutmayalım ki, her kelimemiz, her sözcüğümüz çok değerli. Sıcak bir kahve yudumlarken yapılan sohbetin yerini hiçbir sosyal paylaşım sitesi almamalı. Gülmek, iki nokta üst üste kapa parantezi olmamalı. İçöten gelen kahkaha olmalı.
Sağlıcakla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder