Bu yazımda akademik ve ekonomik kısımlara girmeden girişimci
kimdir sorusuna yanıt bulmaya çalışacağım. Yazdıklarımın tamamı kendi
görüşlerime, hayat tecrübeme ve etrafında gördüklerimle ilişkilidir.
Önce tanımdan
başlayalım:
Girişimci;
ticaret, sanayi gibi alanlarda sermaye koyarak bir işi yapmaya girişen, kar
amacıyla riski üzerine alan kişidir.
Girişimci mal ve
hizmet üretebilmek için bütün üretim öğelerini en iyi koşullarda bir araya
getirir. Kâr amacı güderek riski üzerine alır ve ihtiyaçları karşılamak için
üretim öğelerini satın alır, bunları bir araya getirecek imkânı sağlar. Kâr
amacı gütmekle beraber zararı da kabullenir.
Girişimci, üretim
elemanlarını (doğa, emek, sermaye) sistemli ve bilinçli bir şekilde bir araya
getirerek mal ve hizmet üretimini sağlayan kişidir.
…. Şeklinde devam edip gidiyor.
Fonksiyonları:
- Yeni ürünler (mal veya hizmet) bulur veya geliştirir.
- Yeni süreçler geliştirir.
- Yeni ihracat pazarları bulur veya genişletir,
- Yeni hammadde, yarı mamul arz kaynakları bulur.
- Yeni bir organizasyon yapısı oluşturur.
Girişimci olabilmek
için gereklilikler:
- Cesaret
- Bilgi
- Yetenek
- Şeklinde sıralanmış…
Şimdi gelelim kendi yorumuma…
Ülkemizde her iş fikri olan kendini girişimci olarak
tanımlamaktadır ki, bu bir hatadır. Tanımlara bakacak olursa girişimci öğeleri
bir araya getiren, iş fikri olan ise sadece bir cümleye sahip olan kişidir.
Hayatta hemen hemen herkesin 5-10 fikri olmuştur.
İş fikri sizi girişimci yapar mı?
Bu üç bilinmeyenli bir denkleme eş bir sorudur. Çünkü iş
fikrinizi hayata geçirebilmek için önce girişimcinin özelliklerini
taşımalısınız. Nedir bunlar;
- Motivasyon
- Yetenek
- Bilgi
- Maddi güç
- İş fikri
Şimdi bunlara tek tek kısaca bakalım:
İş fikri: Kendiniz bulabileceğiniz gibi dışarıdan da iş
fikri alabilirsiniz.
Yetenek: İş fikrini projelendirebilecek, olayları döngülerine
göre koordine edebilecek, örüntüleri kurabilecek, basit bir değişle vatandaş ya
da müşteri ne ister sorusuna cevap verebilecek yeteneğe sahip olabilmektir.
Bilgi: Yapılacak işin gerekliliklerine bağlı olarak bilgiye
sahip olunmalıdır. Bilgi yoksa bir hiçsiniz. Hatta yabancı dil bilmeniz sizi
3-0 öne geçirecektir.
Motivasyon: Tüm süreci ayakta tutacak, cesaret kırılımları
yaşamayacak motivasyona sahip olunmalıdır.
Maddi Güç: Bana göre olmazsa olmazlardandır. Kadimlerin bir
sözü var “taşıma su ile değirmen dönmez” Maddi gücünüz yoksa tanım dışı
sayılırsınız. Maddi güç yoksa yatırım yoktur. Maddi güç yoksa hiçbir şeyi bir
araya getiremezsiniz.
Ara sonuç olarak maddi olanak her şeyin başında gelir. Varsa
girişimci olursunuz yoksa iş fikriniz sadece elinizde bir cümle olarak kalır.
Elbette olay bu kadar basit değil. Ortak bulursunuz, finans
kurumlarından destek istersiniz falan filan. Yine de tüm bunları temin edebilmeniz
için sizden işin bir kısmını görmek isteyeceklerdir. İşte bu bir kısmı
yapamazsanız kim size finans verecek?
Maddi gücünüz olursa bilgiyi satın alabilirsiniz,
yetenekleri satın alabilirsiniz, iş fikrini satın alabilirsiniz ya da başka bir
değişle yetenekli olanlar sizin yerinize düşünürler. İngilizce bilip bilmemeniz
de önemli değil. Bilen birini çalıştırırsınız. Ancak tüm bunları yapabilmeniz
için maddi kaynaklarınızın olması gerekir.
Yıllar içerisinde konu ile ilgili çok makale okudum, TV
lerde yayımlanan programları izledim. Pazarladıklarını lütfen hatırlayın. İşe
ilk başladığımda beş kuruşum yoktu, Amerika’ya gittiğimde bir haftalık yemek
parasından başka bir şeyim yoktu. Falan filan.
Şimdi isim vermeden yazmak istiyorum. Yıl 1960 – 1970 arası.
Kişi yabancı paranın yasak olduğu dönemde $5.000 ile Amerika’ya gidiyor. O
zamanlar genç. Çalışıyor, didiniyor, öğreniyor ve Türkiye’ye dönüp bir iş
modeli uygulayarak holding sahibi oluyor.
Hikaye tam bir girişimcilik konusu.
Sorularımız sormaya başlayalım;
- Bahsi geçen yıllarda kimler çocuğuna $5.000 verebilirdi
- Amerika’ya yol parası ne kadardı, İngilizce biliyor muydu?
- Ebeveynlerin o yıllardaki toplum statüleri neydi?
- ….
Herhangi bir Anadolu şehrinde yaşayan bir babanın zaten
$5.000 ı yoktu. Bu rakamın on da biri olsaydı muhtemelen oğluna bir bakkal
dükkanı, tekel büfesi vb açardı. O yıllarda baba kendisinin bile sadece
kartpostallarda gördüğü İzmir’e, İstanbul’a oğlunu gönderir miydi bilinmez. O
yıllarda yol parasını denkleyenler Almanya’ya işçi olarak gittiler. Gidenlerin
arasında bakkal dükkanını kapatanlar da vardı.
Yazı biraz uzadı. Sonuca gelecek olursak bir iş fikriniz
varsa ve girişimci olmak istiyorsanız önce cebinize bakın. Cep kalınlığı çok
önemli. Hatta en önemlisi. Eğer bu yoksa bir işe girişirken kılı kırk yarın.
Batarsanız, batmış olursunuz. Yıllarca “iş fikrim güzeldi, ama beni anlayan
çıkmadı” der durursunuz.
Herkese bol kazançlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder