İklimin geçiş dönemlerinde genellikle dikkatli davranır ve grip olmamaya dikkat ederim. Bu sefer öyle olmadı. Dört uzun gün evden, hatta yataktan çıkmamacasına yattım. Beşinci gün kapalı alanda kalmanın verdiği psikoloji ve iyi bakımın verdiği güçle kendimi bizimkilerle birlikte dışarı attım.
Düzenli kullandığım istikamet üzerinde yeni bir yer açılmıştı. Denizli Ata Ekmek firmasının lisans ya da franchising ile açtığı yerlerden biri, Ata Fırın & Unlu Mamuller tabelası var. Denizli, Forum AVM’den İncilipınar Parkı istikametinde giderken sanırım 70 – 100 metre mesafede sağda, Migros’un hemen yanında…
Bizimkilerle dışarıdaki işlerimizi hallettikten sonra hadi hem menüsüne bakalım hem de denemek amacıyla oturup bir şeyle yiyelim, içelim dedik. Evimizin en genç üyesi Tiramisu, biz ise börek, ayçöreği ve çay istedik.
Onca şehirde yüzlerce pastahane ve benzeri yerlerde ayçöreği yedim ki, burada ikram edilen ayçöreğinin şekil benzerliğini bir yana koyarsak klasik o bizim bildiğimiz ay çöreğine hiç ama hiç benzemiyordu. İçerisinde hafif bir tatlımsı sıvı – katı karışımı bir şey koymuşlar ne olduğunu bir türlü anlayamadım.
Tiramisuya gelecek olursak Özsüt ve benzeri yerlerde yapılanların yanına bile yaklaşmadığını söyleyebilirim Kahvesini çok yoğun kullanmışlar.
Bu kısımlar aslına çok önemli değil. Çünkü damak lezzeti kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Benim beğendiğimi bir başkası beğenmez. Yine de ben, lezzetin geleneksel olduğunu savunanlardan biriyim. Oktay Ustanın tarifleri nasıl birçok kişi tarafından beğeniliyorsa, bazı ürünler vardır. Lezzetinin aynı olması gerekir.
Geldik son aşamaya, ödeme yapacağız. Ülkesini seven biri olarak ve her yaptığımı ödemenin kayıt altında olması için kredi kartı kullanmaktayım. Kredi kartımı uzattım.
- Pos cihazımız yok. Nakit ödeseniz dediler.
Düşünceler hızla beynimde sağa sola doğru aktı. İyi ki biraz önce bankamatikten evin genç bireyine haftalığını vermek için para çekmişsin. Yoksa şimdi kasada rezil olacaktın. Dua et yanında arkadaşların, şehir dışından akrabaların ya da konukların yoktu. Rezillik diz boyu. Bu yaştan sonra bulaşık mı yıkayacaktım? Benim yerime kendinizi koyun. Durumu canlandırın. Ya peşinde aylarca koştuğum ve yirmi dakikalık zor bela randevu kopardığım kız arkadaşım yanımda olsa idi? Vay haline… Düşünmek bile istemiyorum.
- Nakit parayı uzattım.
Kasadaki kişi yüzüme bakıyor. Ben de ona. Ben onun fiş vermesini bekliyorum. O da benim gitmemi.
- Fiş verir misiniz? Dedim. Bana adisyon uzattılar. Bir yanlışlık olduğunu sandım.
- Bu ne dedim.
- Fiş…
- Ben yazar kasa fişi istiyorum dedim.
- Yazar kasamız yok. Dedi.
- Nasıl yani dedim.
- Biz burayı yeni açtık dedi.
Bunun üzerine
- Pos cihazınızın olmamasını anlayabilirim. Ama yazar kasanın olmamasını anlayamıyorum.
- Bizim muhasebeci bir şey olmaz dedi.
- Ama bu vergi kaçakçılığı değil mi? Dün, bugün, yarın yani yazar kasa gelesiye kadar tahsilatların vergiye ödenmesi gereken kısmı hoooopppp cebe…
- İşte beyefendi. Biz yeni açıldık. Pazartesi gelin fişinizi keselim.
Hala olayın ciddiyetinde değiller. Çünkü bir iş yeri açacak kadar paraları var. Belki belediye de, valilikte ya da Ankara’da tanıdıkları var. Kime güveniyorlar bilemedim. Belki de ben vatandaş olarak korkmalıyım. İşletme müdürü olduğunu varsaydığım bayan gayet umursamaz.
- İsterseniz Denizli Pamukkale zabıtasını arayayım. Gelsinler yasal takip başlatsınlar dedim.
- Siz bilirsiniz dediler.
Baktım olacak gibi değil. Bunların güvendiği dağlar var dedim. Bu dünya, öte dünya.. Çıktım eve geldim, elimde fiş olmadan.
İnternetten firmanın merkez iletişim bilgilerine ulaştım. Aradım. Özet geçtim. Zabıtayı aramamamı ve hemen ilgili kişinin beni arayacağını söylediler. Aradan yarım saat geçti, tık yok. Kırkbeş dakika sonra ben yeniden aradım. Merkezin tavrını merak ediyordum. İkinci kez aradığımda ilgili kişinin namaz kıldığını söylediler. Neyse onbeş dakika sonra telefonun çaldı. Arayan kişi, bana geneli şu şekilde olan bir açıklama yaptı:
- Orası yeni açıldı. Biz sadece lisans anlaşması (franchising) kapsamında malları faturalı veriyoruz. Ama herkese bir şans verilmeli, onları affetmemi, tavırlarının hatalı olduğunu, kendisinin benim yaşadığım durumu hiçbir şekilde yaşamak istemediğini, hoş bir durum olmadığını kabul etti. Yine de cümlelerinde Zabıtayı aramamam yönünde telkinler yatmaktaydı.
Kendisine;
- Yapılan işlemin bir türlü vergi kaçakçılığı olduğunu söylediğimde ise;
- Evet, biraz benziyor. Ama biz sadece isim hakkı verdik, bizim faturalarımız belli diyerek
Benim tezimi doğruladı.
Cumartesi günü Denizli Forum AVM’nin alt kısmında Cumartesi pazarı kurulmakta. Dolayısıyla o gün orada gerçekleşen insan sirkülasyonu normal zamanların 15-20 katı olmaktadır. Her ne kadar devlet katında yapılması gereken yasal prosedürler eksik de olsa işletme kurmanın birincil hedefi olan kar devreye girip, o günün sirkülasyonunu boş geçmek istememişler. Uyanık esnaf…
Sonuç, kişi benden KDV’li ücreti tahsil etti. Fiş vermediği için o orandaki bedeli cebine attı. Benden aldığı o bedeli, hiç düşünmeden kendi yiyecek, çoluk çocuğuna yedirecek… Gerçi ben helal etmedim… Devlet helal etti mi bilmem…
Bazılarınız hatırlar; “Bir alışveriş, bir fiş” kulaklarınız çınlasın. Vergi tahsilatının düzgün yapılmadığı ülkelerde istikrar, güvenli ortam ve iyi yaşam koşulları beklenemez.
Her şeyi devletten bekleyesiye kadar. Vatandaş kendi denetimini kendin yap. Aksi takdirde senin vergi altında ödediklerinle bazı uyanıklar bizim, senin ve hepimizin sırtından lüks bir hayat sürdürmektedir.
NOT: Burada yazılanlar ilgili firmanın kendisine bağlı olan şubeleri ve franchising ya da lisan hakkı verdiği diğer şubeler ile bir bağlantısı yoktur. Olayın gerçekleştiği yer bellidir. Tarih: 30.05.2015 saat 14.00 - 14.40 arası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder