03 Nisan 2015 tarihinde, saat 20.00
civarlarında Denizli Bursa Caddesinde yakınlarda açılan Bolu Dağı Mangalevi’ne ailemle
birlikte güzel, lezzetli ve hoş bir akşam yemeği geçirmek üzere gittim. Beni
tanıyanlar bilir, ben acayip esnaf seçerim. Hem takdir ederim, hem de hataları
hem yüzüne karşı, hem de sosyal medyada paylaşırım ki benim başıma gelen başka
bir tüketici başına gelmesin.
İki adet pideli köfte ve kendime de bir
adet dana antrikot siparişi verdim. Köftelerde çok fazla ya da hissedilir bir
sıkıntı yoktu. Arada ufak tefek sinir dişe gelse de genel lezzet içerisinde göz
ardı edilebilirdi. Biz de ettik. Ancak dana antrikot tam bir faciaydı. Hem
soğumuş hem de oldukça sinirliydi. Burada sinirliden kastım antrikotun normalde
sinirlerinin alınmış olması gerekir. Çiğnemekte baya bir zorlandım. Hatta
bizimle ilgilenen garsona durumu izah ederken aynen şu cümleyi kullandım:
- Mavi’den aldığım
hakiki deri kemerimi çiğnesem daha kolay olurdu. En azından bu kadar
yorulmazdım, dediğimde bana
- Bu aralar birçok müşterilerden
özellikle dana antrikot için çok sayıda benzer şikayet geldiğini ve benim e
şikayetimi merkez ofise bildireceklerini ifade etti.
Akşamın önemi ve ailemle birlikte
olmamdan dolayı fazla uzatmadan 61.00 TL ödeyerek ilgili işletmeden ayrıldım.
Günler birbirini kovaladı. Ne arayan var
ne soran var. Bizim 61 TL’nın 25 – 30 TL’sı yine birinin boğazından geçti,
birinin arabasına benzin parası oldu. Bense kemirdiğim sinirli etten dolayı
sinir düğümü oldum. Aslında bu gibi durumlarda bir iki lokmadan sonra ürünün
ayıplı olduğu gerekçesi ile iade etmek lazım ama o gün olmadı işte. Baktım
arayan soran yok, 15 Nisan 2015 tarihinde merkez işletmeye durumu özetleyen bir
e posta gönderdim.
Eski bir reklamcı olarak durumu
açıklayan, olayın müşteri gözünde oluşturduğu algıyı bedava bir kuruş almadan
geri bildirim olarak yazdım. Hatta bilimsel konulara girerek yeni müşteri
edinme maliyetlerinin mevcut müşteriyi elde tutma maliyetlerinden oldukça
yüksek olduğunu falan yazdım. Son olarak Denizli şubesinin bir arka sokağında
oturduğumu da ekledim.
Şimdi bazı sorulara yanıt arayalım.
- Madem bu üründe
problem varsa garsonun gelen müşteriyi başka bir ürüne yönlendirmesi gerekmez
mi?
- Bu şubenin yanında
MİSKE adında bir restoran var. Gaziantep mutfağı ağırlıkta. Sahibi ile
yaptığımız sohbetler de “Ben yemeyeceğim bir şeyi, müşterime asla yedirmem”
demektedir. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az misali… Helal
olsun ustama…
Fazla uzatmaya gerek yok. E postayı
gönderdim. Sanki dünyayı düzeltebilecekmişim gibi. Aradan ne kadar süre geçti
bilmiyorum. Yazıma cevap gelmedi. Telefon ile aradılar. Arayan kişi,
Ben merkez ofisten “…., E postanız için
sizinle görüşmek istedim. İşte yılın belli döneminde elde olmayan bazı tedarik
sebepleri nedeniyle etlerimizde (özellikle antrikot) sinir yoğunluğu yaşanmıştır.
Tedarikçiler ile görüştük, bazılarını değiştirdik… Sonuç, olarak sizin
memnuniyetsizliğin bizim borcumuzdur. En kısa sürede bu telafi edeceklerini”
söyledikten sonra karşılıklı pozitif duygular ile telefonu görüşmesini
sonlandırdık.
O gün bugün hala bekliyorum. Nasıl
telafi edecekler diye. Hala bir tık yok. Teşekkür belgesi mi verecekler, bir
kilo köfte mi gönderecekler ya da falanca gün misafirimiz olun 61 TL’lık bedava
hakkınız var kullanın mı diyecekler, olmadı para iadesi mi yapacaklar. Hala
bekliyorum. Telafi diye bir şey yok…
Demek ki onların anladığı telafi ile
benim anladığım ya da beklediğim telafi farklı şeyler. Aynı sözlükte yer
almıyorlar. Arkadaşımın bir dedi ki; onların telafi anlayışı şu şekilde
olabilir dedi;
- Sen bir daha gidersin
Bolu Dağı Mangalevine. Verirsin siparişleri, ödersin hesabı. Eğer yemek
lezzetli ise olay telafi edilmiş olur. Yok beğenmez yine sinirler ile
karşılaşırsan başka bir akşam gidersin o zaman telafi etmeyi deneyebilirsin. Ne
demişler aslanım “kasa her daim kazanır”
Enteresan bir bakış açısı olduğunu kabul
etmeliyim. Belki de gerçekten firma böyle düşünüyor olabilir. Ben de boşu
boşuna bekliyor olabilirim. Oysa ben, bu tür olayların paylaşıldıkça firmaların
kendilerine çeki düzen vereceklerine inanmaktayım. Sosyal medyada tüketicilerin
sadece anlık pozitif düşüncelerini değil, olumsuzlukları da açık açık yazmaları
taraftarıyım.
Gerisi size kalmış…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder